Samim Akgönül, Fransa Ermeni Cemiyetleri Federasyonu Başkanı Alexis Govciyan, AP üyesi Keller ve Avrupa Ermenistan Adalet ve Demokrasi Federasyonu Başkanı Kaspar Karampetian, Avrupa’nın siyasi kurumlarının aldığı soykırım kararlarını değerlendirdi.
(AGOS) Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yıl dönümü yaklaştıkça, Avrupa’nın önemli siyasi kurumlarından konuyla ilgili adımlar da gelmeye başladı. Mart ayında bu yönde üç gelişme yaşandı. İlk olarak, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) en büyük grubu olan Avrupa Halk Partisi aldığı kararla, 24 Nisan’ın AB kurumları tarafından ‘Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü’ olarak ilan edilmesini istedi. Ardından, AP’nin kendisi, Avrupa Birliği’ne (AB) üye tüm devletlere, Ermeni Soykırımı’nı tanıma çağrısında bulundu. Son olarak, AB ile onun Kuzey Doğu Avrupa ve Kafkasya’daki müttefiklerinden oluşan ‘Doğu Ortaklığı Programı’ ülkelerinin kurduğu ‘Euronest Parlamentosu’ da 1915 olaylarının Ermeni Soykırımı olarak tanınması kararını aldı.
AP tarafından 12 Mart günü oy çokluğuyla kabul edilen ‘Dünyada İnsan Haklarının Durumu ve AB’nin Bu Konudaki Politikası’ başlıklı raporun karar metninde, AB devletleri ve AB kurumlarına “Ermeni Soykırımı’nın tanınmasına katkı sağlamaları” çağrısı yer aldı. AP, raporun 77. maddesinde, “Ermeni Soykırımı’nın 100. yıl dönümü arifesinde, tüm üye devletlere soykırımı hukuki olarak tanıması” çağrısı yapıyor ve “AB üyesi devletleri ve AB kurumlarını, soykırımın tanınması konusunda katkı sağlamaya” teşvik ediyor.
AP, Ermeni Soykırımı’nı, Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) resmen üyelik başvurusunda bulunduğu 1987 yılında tanımış ve o yıl kabul ettiği kararda AET’nin “Ermeni Soykırımı ve Holokost’u anmak” için özel bir gün ilan etmesi önerisinde bulunmuştu. AET, Avrupa Birliği’nin temellerinin atıldığı öncül organizasyon olarak kabul ediliyor.
Gözler 15 Nisan’da
Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük grup olan Hıristiyan Demokratlar’ın Avrupa genelindeki çatı örgütlenmesi olan Avrupa Halk Partisi de (EPP) benzer bir karar alarak, AB kurumlarından 24 Nisan’ın “Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü” olarak ilan edilmesini, Türkiye’den de “İkinci Dünya Savaşı sonrası Federal Alman Cumhuriyeti’ni örnek alarak, tarihle yüzleşip Ermeni Soykırımı gerçeğini kabullenmesini” istemişti.
Avrupa Halk Partisi ve Avrupa Parlamentosu’nun ardından Euronest Parlamentosu’nda da Ermeni Soykırımı’nın tanınması için bir tasarı kabul edildi. Euronest, AB’nin Kuzey Doğu Avrupa ve Kafkasya ülkeleriyle işbirliği projesi olan ‘Doğu Ortaklığı Programı’ kapsamında oluşturulan bir AB kurumu. Euronest’in 4. Olağan Kongresi, 17-18 Mart tarihlerinde Yerevan’da yapıldı. Euronest Parlamentosu’nda, AP temsilcilerinin yanı sıra ‘Doğu Ortaklığı Programı’ ülkeleri de bulunuyor. Kararda Azerbaycan’ın imzası bulunmuyor.
Avrupa Ermenistan Adalet ve Demokrasi Federasyonu (EAFJD), Euronest’in kararını desteklediğini açıklarken, EAFJD Başkanı Kaspar Karampetian, “Bu karar, 15 Nisan’da soykırım kararını oylayacak olan AP’ye de önemli bir mesaj gönderiyor” diye konuştu.
Avrupa’nın önemli kurumlarından gelen bu adımlar sonrasında gözler, 15 Nisan günü Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak olan oylamaya çevrildi.
Samim Akgönül:“2015 sembolik bir yıl olmanın ötesine geçti”
Avrupa Halk Partisi, 1915’i soykırım olarak tanıdı; şimdi de AP çağrı yapıyor, Euronest de tasarıyı kabul ediyor. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 2015’te Avrupa’da, Ermeni Soykırımı’yla ilgili farkındalık artıyor mu?
AP’nin kabul ettiği Ermeni Soykırımı’na ilişkin özel bir metin değil, bu tek cümlelik çağrı. Ancak, bu yine de 2015 yılının sembolik olmaktan öte somut gelişmelerin olduğu bir yıl hâline geldiğini gösteriyor. 1945-1946 Nürnberg Mahkemeleri’nden beri, özellikle Batı Avrupa’daki genel algı Holokost’un biricik soykırım olduğu kabulü üzerine kurulmuştu. Bu da anlaşılabilir bir şeydi. Zira Holokost, bütün Avrupalı halklar için insanlığın bazı durumlarda ne kadar alçalabileceğini gösteren büyük bir travmaydı. Holokost’un toplumsal hafızada aktarımı, hâlâ ciddi bir konu.
Ancak, son 20 yılda bu ‘biricik soykırım’ algısında birtakım kırılmalar meydana geldi. Bu kırılmalar hem Ruanda(1994), Srebreniça (1995) ve Darfour (2003) gibi güncel olaylardan kaynaklandı, hem de Ermeni Soykırımı ve 1939-1944 Çingene Soykırımı Porajmos dahil geriye dönük hafıza çalışmaları sayesinde oldu.
Böylece Ermeni Soykırımı, artık Holokost’un önemini zayıflatacak ‘rakip’ bir soykırım olarak görülmemeye başladı.
Bu durumda, kanımca üç aktör önemli rol oynadı:
– Bağımsız Ermenistan’ın, özellikle Avrupa Konseyi nezdinde diplomatik çabaları.
– Batı Ermenilerinin etkinliklerinde, 1970’lerdeki şiddet eylemlerinin yerini 1990’lardan itibaren inatçı bir pedagojik sivil toplum hareketinin alması. Taşnakların sivilleşmesini kastediyorum.
– Türkiyelilerin, ülke içinde ve dışında, küçücük bir grup tarafından başlatılan hafıza çalışmalarının gittikçe daha fazla değer kazanması. Bunlar, 2008’deki ‘Özür Diliyoruz’ kampanyası ve 2015’teki ‘Ortak Bir Rüyamız Olsun’ kampanyası.
Fransa Ermeni Cemiyetleri Federasyonu Başkanı Alexis Govciyan:“Aynısını tüm AB kurumlarından bekliyoruz”
AB kurumlarının yüzüncü yılında Ermeni Soykırımı’nı anması önemli… AB, hafızaya değer veren bir kurum ve Avrupa Parlamentosu gibi Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi’nin de 20. yüzyılın bu ilk soykırımını anmak için bir zaman belirlemesini umuyoruz.
AP üyesi Keller: “Uzlaşma olması için geçmiş suçların kabul edilmesi gerekir”
Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu üyesi, göç ve Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri uzmanı Alman siyasetçi Ska Keller ile AP’nin Ermeni Soykırımı’nı tanıma çağrısı hakkında konuştuk.
AP’nin böyle bir çağrı yapması neden bu kadar uzun sürdü?
Ermeni halkına karşı işlenen bu suçun üzerinden 100 yıl geçti. Bu suçu tanımak önemlidir. Tanıma aracılığıyla uzlaşmaya doğru yol alabiliriz.
Çağrının yer aldığı rapor, AP’de oy çokluğuyla kabul edildi ama Ermeni Soykırımı 1987’de kabul edilmişti. Soykırım, dünya genelinde 20’den fazla ülkede kabul edilmiş olsa da bazı ülkeler, Türkiye ile arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkilerin önemini öne sürerek ‘Soykırım’ kelimesini kullanmaktan kaçınıyor. Buna son örnek Norveç. AP’nin kararının hemen ardından Türkiye Dışişleri’nden bir açıklama geldi ve AB-Türkiye ilişkilerine daha da zarar verilmemesi gerektiği söylendi. Siz bu karardan sonra, iki taraf arasındaki ilişkilerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Türkiye-AB ilişkileri çok önemli… Kişisel olarak müzakere sürecinde yeni bir ivmenin olmasını umuyorum. Ancak, aynı zamanda birçok insanın başına gelen bu korkunç kaderin kabul edilmesi de önemlidir. Ayrıca, AB-Türkiye ilişkilerini zayıflatmak bizim kararımız değil, karşı tarafın kararıydı.
Alınan kararın 77. maddesi, Ermeni Soykırımı’nın tanınması konusunda Avrupa kurumlarını katkı vermeye çağırıyor. Bu katkı ne şekilde olacak?
Tanıma, sembolik bir davranış. Uzlaşma olması için geçmiş suçların kabul edilmesi gerekir. Türkiye, bu doğrultuda bazı olumlu adımlar attı. Soykırım’ın 100. yılının da Türkiye’deki uzlaşmaya yönelik çabalar için kullanılmasını umuyorum. AB üye devletleri de kendi geçmişlerini irdelemek durumundalar. Ermeni Soykırımı’nda Almanya’nın da rolü bulunuyor, ama bu Almanya’da dahi pek bilinmeyen bir şey.
Avrupa Ermenistan Adalet ve Demokrasi Federasyonu Başkanı Kaspar Karampetian:“AB’nin Türkiye’ye de baskı uygulamasını umuyorum”
Bu rapordan sonra, AB’nin soykırımı resmî olarak tanıması için Türkiye üzerinde de baskı uygulamasını bekliyoruz. Bu rapor, AP için insan hakları açısından yeni bir dönem olarak sayılabilir. Irkçılığın, yabancı düşmanlığının ve radikal düşüncelerin yükseldiği bu dönemde, bu raporla savunmasız tüm gruplar koruma altına alınıyor.
Fatih Gökhan Diler