Avrupa Parlamentosu 15 Nisan’da Ermeni soykırımı tasarısını görüşecek

(m.t24.com.tr) Avrupa Parlamentosu 12 Mart günü, AB Dışişleri Komitesi’nin “İnsan Hakları ve demokrasi konusunda AB’nin politikası” başlığı altında hazırladığı raporu kabul etti. (Raporun tam metni)

Pier Antonio Panzeri’nin hazırladığı yüzlerce maddeden oluşan Şubat ayında tamamlanan raporun Türkiye’yi ilgilendiren en önemli iki maddesi Ermeni soykırımın tanınması ve üye ülkelerin dini azınlıklarının hakları ile ilgili ifade özgürlüğü sorunlarını çözmesine yönelik.

Raporun kabul edilen 77. maddesinde “Ermeni soykırımının 100. yılında, AB üyesi ülkeler tarafından tanınması ve üye ülkeler tarafından kabulünün tavsiyesi” ibareleri bulunuyor.

Bir hafta önce Avrupa Parlamentosu’nun en büyük grubu EPP (Avrupa Halk Partisi) de Türkiye’yi Ermeni soykırımını tanımaya çağırmış ve gerekenin yapılması için AB ülkelerine çağrıda bulunmuştu.

Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen bu tasarıların AB ile Türkiye arasındaki ilişkileri germesi bekleniyor. 2005 yılında Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerinin başlamasıyla AB ve AP, Ermeni soykırımı ile ilgili kanun tekliflerinde veya tasarılarda çoğunlukla çekimser kalmış ve Türkiye ile devam eden süreci zedelemekten kaçınmıştı. Ancak görünen o ki Ermeni soykırımının 100. yılında Avrupa’nın önünde artık bu bir engel değil.

Soykırımın Avrupa parlamentolarının gündemine taşınması çalışmalarının büyük bir bölümü Brüksel’deki Adalet ve Demokrasi için Avrupa Ermeni Federasyonu tarafından yürütülüyor.

Federasyonun başkanlık görevini yürüten Kaspar Karampetian kökleri İzmir’e dayanan bir aileden geliyor. Karampetian tasarılarla ilgili sorularımızı içtenlikle yanıtlarken bir yandan da AB ülkelerinin çekincelerinden bahsediyor.

Avrupa Halk Partisi ve sonrasında AP. Neden bunca yıldır sessiz kalırken şimdi harekete geçtiler. EPP’nin tasarıyı kabulünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa Parlamentosu’na gelen bu ilk tasarı değil. İlk olarak 1987 yılının 18 Temmuz’unda Ermeni soykırımı ile ilgili bir tasarı oylandı. Sonrasında belirli aralıklarla 2005’e kadar da devam etti bu. O tarihten sonra Türkiye’nin resmi AB üyeliği başvurusu nedeniyle parlementonun uzak durduğu Ermeni soykırımı konusunda şimdi Avrupa Parlamentosu’nun en büyük grubu EPP öncülüğünde bir hareketlilik başladı.

2008 yılında Avrupa Birliği bir çerçeve karar almıştı. Bu kararda “ırkçılık ve yabancı düşmanlığı suçları ile Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsünde anılan uluslararası suçların inkârının cezalandırılması konusunda, AB Üyesi Devletlerin yasaları arasında uyum” sağlanmak istedi. Ancak bu karar 28 AB ülkesinden sadece 2 sinde, Yunanistan ve Slovakya’da yasalaşarak uygulamaya geçirildi. Aslında yapılan sadece, diğer ülkelerin bu çerçeve karara uymalarının istenmesi.

Peki ya diğer partiler? Parlamentodaki diğer partiler Ermeni soykırımı konusunda ne düşünüyor? Siyasi bir duruş var mı?

Hiçbir siyasi partinin, parti olarak bu konuda resmi bir politikası yok. Sol partinin hiçbir zaman olumsuz bir duruşu olmadı. Aşırı sağcılar ise Türkiye’yi AB’de istemediklerinden destekliyorlar Ermeni soykırımı ile ilgili konuları. 1987’deki tasarıyı ise Yeşiller Partisi getirmişti parlamento gündemine ancak sonra uzak durdular. EPP içerisinde de her zaman belirli oranda destekçi var.

Soykırım tasarısı 15 Nisan’da AP’de görüşülecek

Avrupa Parlamentosu’nda gurubu bulunan en büyük parti olan Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) Ermeni soykırımını tanıması ve onayladığı tasarı metni soykırımın AP tarafından tanınacağı anlamına geliyor mu?

Bunu hiçbir zaman bilemeyiz. EPP grup toplantısında onayladığı bir metni parlamentoya taşıdığında milletvekillerinin hepsinin orada da olumlu oy vereceği anlamına gelmiyor. Diğer partilerin milletvekillerinin oyları da eklenirse tasarı geçebilir. Beklentilerimiz var. Avrupa Parlamentosu her yıl bir-iki kez genel kurul toplantısını Brüksel’de yapar. Normalde Strasbourg’da pazartesiden perşembeye süren genel kurulun kısa bir versiyonudur bu. Ermeni soykırımı ile ilgili tasarı 15 Nisan’da Brüksel’deki parlamento salonunda yapılacak olan bu kısa genel kurul gündemine alındı. Bu yüzden bir beklenti var.

Gündeme alınması bu konuda bir kabulün olacağı anlamına mı geliyor?

Nihayetinde bir şey söylemek zorundalar. Kabul edilmese dahi bir kanaat getirilecek.

Bu tasarıların kabulü gelecekte atılacak adımlar için birer referans olacak. Bizim için soykırım için özür dilenmesi ya da Erdoğan’ın Tzidzernagapert’e (Ermenistan’da Soykırım anıtının bulunduğu tepenin adı) gidip çelenk koyması yeterli değil. Soykırımın kabulünün getirdiği bazı sorumluluklar vardır. Bunların yerine getirilmesi gerekiyor.

AB ülkeleri 2008’deki çerçeve kararı uygulamakta zorlanıyor

EPP’nin içerisinde yer aldığı bir Avrupa Ermenistan dostluk grubu var. Orada Ermenistan’dan üç parti yer alıyor. Sanırım bu tasarının Halk Partisi tarafından kabulünde onların da rolü büyük.

Evet. Daha önce bu grup bir çalışma başlatmıştı parti içerisinde. Gelinen nokta yıllarca süren bir çalışmanın emeği. Tabii bizim istediğimiz ve sunduğumuz tasarı bazı değişikliklerle oylamaya sunuldu.

Neydi bu değişiklikler?

Biz soykırımın inkarına engel olunması ve diğer AB üyesi devletlerin bu konuda önlem almaya çağrılmasının da vurgulanmasını istiyorduk. Parti içerisinde bu diğer AB ülkelerinde de olduğu gibi bir tartışma konusu. İfade özgürlüğü kullanımı ve ifade özgürlüğünün suistimal edilmesi arasında ince bir çizgi var. Bu yüzden de AB ülkeleri daha önce alınan çerçeve kararı uygulamakta zorlanıyor. İç bürokraside ve iç hukuk sistemlerinde bu konu tartışılıyor.

İnkarın suç sayılarak yasalaştığı Yunanistan’da bu konuda bu güne kadar bir sorun görülmedi ancak İsviçre ve Perinçek davası gibi örnekler var karşımızda.

Perinçek davası ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Perinçek orada ifade özgürlüğünü kullanmıyor. İsviçre’deki İfade özgürlüğünü suistimal ediyor. Ne diyor kendisi “100 mahkeme de tanısa soykırım yalandır demeye devam edeceğim”. Yüksek mahkemede neler söyledi. İşte bu yüzden aslında İsviçre bu olay olduğunda kendi iç hukukunda nasıl bir eksiklik var da buna sebebiyet verdi diye düşünmeye başladı. Bugün diğer ülkeler de bu konuda suistimale imkan vermemek için iç hukuk yolları arıyor.

Aris Nalcı